Enerji bağımlılığı, bir ülkenin ısı, elektrik veya ulaştırma şeklinde her türlü enerji tüketimi için dışarıdan ithal etmek zorunda kaldığı birincil enerji miktarı olarak tanımlanabilir. Bu nedenle, bir ülkenin tüketilen tüm enerji için dış dünyaya olan bağımlılığıdır.

Eurostat analizi, "Ham petrol ve petrol ürünleri ailesinin tamamı için ithalat bağımlılığı son on yılda dalgalandığını ve 2020 yılında AB'nin enerji ihtiyaçlarının %96,96'sının net ithalatlara dayandığı rekor düzeyine ulaştığını belirtiyor." diyor.

"Size diyorlar ki, bu salgın aldatmacasının amacı, yeni 2030 Gündemi'nin sürdürülebilir kalkınmasını başlatmaktır... insanlığın daha fazla köleleştirilmesi, daha fazla kural, düzenleme ve tüzük... Covid-19 bunu başlatmak için bir kılıf olarak kullanılıyor."(Bu ifadeler, Agenda 2030 - Sürdürülebilir kalkınma hakkında bir Instagram videosunda bulunmuş ve https://fullfact.org/online/agenda-2030/ adresinde yorumlanmıştır.)

"İlk ticari olarak satışa sunulan plastik ürün 1907 yılında piyasaya sürüldü, ancak kitle üretimi 1952 yılına kadar başlamadı. O tarihten bu yana, yıllık plastik üretimi neredeyse 200 kat artarak günümüzde küresel olarak insanlığın toplam kütle miktarının üçte ikisi kadar plastik üretiyoruz. Sorumsuz plastik kullanımı ve tüketimi, talebi karşılamak için dünya genelinde yaklaşık 300 milyon ton plastik atığın üretilmesine yol açmıştır ve bunun %60'ı doğal çevremize veya çöplüklere kadar ulaşmaktadır. https://earth.org/plastic-pollution-statistics/"

2021 yılında ABD Kongresi tarafından yayınlanan bir rapora göre, dünyanın en büyük plastik kirliliği kaynağı ABD'dir. Ülke, zaten sera gazı emisyonlarına en çok katkıda bulunan ülkelerden biri olup, yılda yaklaşık 42 milyon metrik ton plastik atık üretmektedir ki bu kişi başına 130kg (287 pound) gelmektedir. Karşılaştırma yaparsak, ABD Çin'in neredeyse iki katı kadar ve Avrupa Birliği ülkelerinin hepsinden daha fazla plastik atık üretmektedir. Tahminlere göre, bu atıkların yılda 1.13-2.24 milyon metrik tonu okyanuslara ve çevreye sızıntı yapmaktadır.

"Genellikle jeotermal sular, kimyasal özellikleri bakımından yüzey sularından daha farklıdır. Jeotermal sulardaki erimiş katyon ve anyon çeşidi ve miktarı fazladır. Bunlardan sulama açısından önemli olanlar; sodyum, kalsiyum ve magnezyum katyonları ile klorür, sülfat, bikarbonat ve karbonat anyonlarıdır (Ergüden, 1996). Bir sulama suyunun kalitesi içinde erimiş durumda bulunan maddelerin konsantrasyonuna ve bileşimine bağlıdır. Sulama suları ile toprağa verilen bu maddeler zamanla toprakta birikerek, tuzlu toprakların meydana gelmesine neden olur. Herhangi bir suyun sulama amacıyla kullanılabilmesi için eriyebilir tuz miktarı, sodyum oranı ve toksik elementler olmak üzere üç ölçüt esas alınır (Chhabra, 1996). Suyun sulamada kullanılabilirlik ölçütlerinden üçüncüsü olan toksik elementler içerisinde bor içeriği, jeotermal suların tuzluluk ve sodyumluluk oranı kadar önemlidir. Bor oranı yüksek olan bazı jeotermal kaynaklar, tuzluluk ve sodyumluluk oranı bakımından da sulamaya elverişli değildir (Ergüden, 1996). Bu nedenle jeotermal suların sulama suyu olarak kullanılıp kullanılmayacakları konusunda bir yargıya varmak ve tarım topraklarında olası zararlara neden olmalarını önlemek için bu suların kalitelerinin belirlenmesi gerekmektedir. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/82350"

"İklim değişikliği, doğal veya antropojenik nedenlere (insan eylemiyle) bağlı olarak Dünya'nın küresel sıcaklığındaki bir değişiklikten (hem artış hem de azalma) kaynaklanır. Ancak son yıllarda, insan Dünya'ya ayak basmadan önce, gezegenin küresel ikliminde başka değişikliklerin zaten gerçekleştiğini unutmadan, bu son nedene bağlı etki önemli olmuştur."

İklim Değişikliğinin Nedenleri ve Etkileri https://www.un.org/en/climatechange/science/causes-effects-climate-change

https://www.ecdc.europa.eu/en/publications-data/video-vaccination-get-vaccinated

Size az miktarda zararsız bir hastalığın ufak bir miktarı verilir. Sonra vücudunuz onunla savaşmak için antikorlar üretir. Sonra tekrar hastalıkla karşılaşırsanız, vücudunuzda zaten antikorlar vardır, bu nedenle hastalanmazsınız. Bağışıklık kazanırsın. https://www.immunology.org/sites/default/files/inline-images/How TheyWork_v2.png